Yukarı
Halkbank Kültür ve Yaşam
fade
32313
post-template-default,single,single-post,postid-32313,single-format-standard,eltd-core-1.1.1,flow-ver-1.4,,eltd-smooth-page-transitions,ajax,eltd-blog-installed,page-template-blog-standard,eltd-header-standard,eltd-fixed-on-scroll,eltd-default-mobile-header,eltd-sticky-up-mobile-header,eltd-menu-item-first-level-bg-color,eltd-dropdown-default,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

AYNI KÖKTEN SESLER: TÜRK DİLİ AİLESİNİN YOLCULUĞU

Türk dili ailesi, Avrasya bozkırlarından Anadolu’ya, oradan Sibirya’ya uzanan yaygın bir dil topluluğunu ifade eder. Türkiye Türkçesi, Kazakça, Türkmence gibi birçok lehçe aynı kökten beslenir; her biri farklı coğrafyalarda kendi ses rengini oluşturur. Bu geniş ailenin bilinen en eski yazılı kaynağı olan Orhun Yazıtları, Danimarkalı bilim insanı Wilhelm Thomsen tarafından 15 Aralık 1893’te çözümlenerek bilim dünyasına tanıtılır. UNESCO’nun 3 Kasım 2025 tarihinde düzenlenen 43. Genel Konferansı’nda alınan kararla 15 Aralık’ı “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” olarak ilan etmesi ise bu ortak mirasın evrensel değerini vurgular. Türkçe bugün en çok konuşulan ilk 20 dil arasında yer alır ve dünyanın pek çok noktasında milyonlarca kişi bu ailenin farklı lehçeleriyle konuşur. Şimdi, dilimizin bu geniş ailesine yakından bakalım.

1#

Türkiye Türkçesi, Batı Türkçesinin üçüncü dönemini oluşturur. 1911’de Genç Kalemler dergisinde Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının başlattığı Yeni Lisan Hareketi, konuşma dilini yazıya taşımayı ve Arapça-Farsça kalıpları sadeleştirmeyi hedeflemiştir. Amaç; taklitten uzak, millî bir edebiyat ortaya koymaktır. Bu çabaların ardından Dil Devrimi gelir; 1928’de Harf Devrimi, 1932’de Türk Dil Kurumu ile Türkçe sistemli şekilde ele alınır, sadeleşir ve günümüz yazı dilinin temellerini kazanır.

2#

Azerbaycan’ın Türkleşmesi, Selçuklu ve İlhanlı dönemlerinde hız kazanır. Ancak bölgeye gelenlerden önce de yerli halkla kaynaşmış, Türkçe konuşan topluluklar vardır. O dönemde kullanılan lehçeye Azeri denir ve Fars etkisi taşır. Türkmenlerin gelişiyle Doğu ve Kıpçak boyları dillerine Oğuz unsurlarını da katarak günümüz Azerbaycan Türkçesinin temellerini atar. Bugün bu dil, kuzeyde Azerbaycan, güneyde İran Azerbaycan’ı ve Türkiye’nin kuzeydoğusunda konuşulur.

3#

Türkmen Türkçesi, Türk dilleri içinde güney-batı Oğuz grubuna aittir ve Türkmenistan nüfusunun büyük çoğunluğu tarafından konuşulur. Yaklaşık 30 diyalekt ve ağza sahiptir. Tarih boyunca Arap alfabesiyle yazılan Türkmen Türkçesi, 1928’de Latin alfabesine geçer. 1940’ta Kiril alfabesi kullanılır; bu alfabe, Rus alfabesine Türkmen Türkçesinin beş özel sesinin eklenmesiyle 38 harften oluşur. 1993’te ise 30 harften oluşan yeni Latin alfabesi kabul edilir ve günümüzde de kullanılmaya devam eder.

4#

Özbek Türkçesi, Uygur Türkçesi ile Karluk grubuna dâhildir. Özbekistan, etnik çeşitlilik açısından zengindir; Kıpçak, Karluk ve Oğuz boylarının hemen her kolu burada yaşar. Bu durum, Özbek Türkçesinde büyük ana ağızlar ve küçük alt grupların oluşmasına yansır. Tarih boyunca yazı dili değişmiştir: 1930’a kadar Arap alfabesi, 1930-1940 arası Latin alfabesi, 1940’tan sonra Kiril alfabesi kullanılmıştır. 1995’te ise bağımsız Özbekistan’da Latin alfabesi kabul edilmiştir ancak geçiş süreci hâlâ devam etmektedir.

5#

Kazak Türkçesi, Türk lehçelerinin Kıpçak grubuna girer ve Türkiye Türkçesi ile küçük farklılıklar taşır. Bu yakınlık, Kazakların Kıpçak boyları ile Türkiye Türklerini oluşturan Oğuz boylarının tarih boyunca komşu olarak yaşamış olmasından kaynaklanır. Kazak Türkçesi, kuzeydoğu, güney ve batı olmak üzere üç kola ayrılır; kuzeydoğu kolu çağdaş yazı dilinin temelini oluşturur.

6#

Kırgızlar hakkında bilinen ilk tarihî bilgiler MÖ 201 yıllarına kadar uzanır. Eski Çin kaynaklarında Kırgızlar, kendi devlet yapısına ve güçlü ordusuna sahip en eski Türk boyu olarak geçer. Kırgız Türkçesi de bu tarihle beraber olarak şekillenmiştir. Dil, bir yandan Moğolca, Sarı Uygurca ve Güney Sibirya Türk dilleriyle, diğer yandan Kıpçak Türk dilleriyle yakın özellikler taşır. Bu nedenle Türkoloji tasniflerinde bazen Kıpçak grubu, bazen de Sibirya grubu içinde değerlendirilir.

7#

Tatar Türkçesi, Türk dilleri ailesinin Kıpçak koluna girer. Tarihî kaynaklarda 15. yüzyıldan itibaren yazılı olarak görülür. O dönemde yazı dili Çağatayca harflerle kaydedilir; halkın konuştuğu dilden farklıdır. 19. yüzyılda Tatarca, halkın anlayacağı biçimde geliştirilir. Kayyum Nasırî ve Şihabeddin Mercani gibi isimler, Tatarca’yı ders kitaplarına ve okullara taşır. Yazı dili, tarih boyunca değişim gösterir: 1923’e kadar Arap alfabesi, 1928-1939 arasında Latin alfabesi, 1939’dan itibaren ise Kiril kökenli alfabe kullanılır.

8#

“Uygur” adına Türkçe yazılı kaynaklarda ilk kez Bilge Kağan Yazıtı’nda rastlanılır. Bugün Doğu Türkistan’da konuşulan Uygur Türkçesi, tarihsel olarak Çağatay edebî dilinin devamı kabul edilir. Urumçi merkezli bu lehçe, tarih boyunca farklı yazı sistemleriyle kullanılmıştır; Arap, Kiril ve Latin kökenli alfabeler dönemsel olarak yer değiştirirken günümüzde 32 harfli Uygur-Arap alfabesi yaygındır. Sözlü anlatı geleneği ve halk metinleriyle güçlü bir hafıza taşır.

9#

Sibirya coğrafyası, erken dönemlerden beri Türk topluluklarının yurt tuttuğu geniş bir alandır. Bu bölgenin kuzeydoğusunda yer alan Saha (Yakut) Cumhuriyeti’nde konuşulan dil, Türk dil ailesinin Sibirya kolunu temsil eder. Rus ve Batı literatüründe “Yakut” adıyla geçen halk, kendisini “Saha” olarak adlandırır. Köklü bir sözlü kültüre sahip olan bu lehçe, soğuk iklim koşullarının şekillendirdiği yaşam biçimini de dilin kelime haznesine yansıtır.

 170 okunma

Derya Ülkar